Monday 8 April 2013

BİTPAZARI

Bitpazarı burası
Boşuna değil cüzdanlarla saatlerin aynı tezgâhta satılması

Kimi cüzdanına doldurur varını yoğunu
Kimi saatine uydurur aşını, eşini, işini

Kiminin hiçbir zaman olmaz parası pulu, sıkıdır eli avucu
Kimini kıymetlidir vakti, yoğundur gündüzü gecesi


Bitpazarına düşen cüzdanlarla saatlerin
Yine de vardır ortak bir kaderi
Bıkmıştır parayla anları saymaktan eski sahipleri

Şimdi karşılıksızlığın tadını çıkarmak ister
İyi şeylere her daim hali vakti olan birileri
Kurtulmalıdır kol ve ayak bağlarından
Kimin canı isterse o medet umsun kelepçe ve cüzdanlardan

Tuesday 2 April 2013

Şaka



Uçaklar geçiyor, beyaz kanatlı. Başkasını duyurmamacasına bastırıyor göğü çığlıkları. 

Bir gün olsun binmedim uçağa, bırakarak yeryüzünde ufalanları. Binsem nereye mi giderdim? Onu da bilmiyorum ya, işte herhangi bir ülkenin herhangi bir şehri olsun. Hani şöyle memleketin dertlerini unutayım, çoluk çocuğun zırıltısından kaçayım, bir Pazar’ı da Pazar bilip dinleneyim desem deva olmaz mıydı bir uçumluk gökyüzü?

Şu dükkânda geçti ömrüm. Her sabah 8’de aç, perdeleri arala, kapının önünü süpür, günün ilk müşterisini bekle, sonra da yalnız kalabilmeyi bekle. Bekle kalırsın… Gelenim gidenim bitmedi ki hiç! Kimi bir lokmalık peynir için gelir, kimi arada laflamaya uğrar, kimi kapı komşusu esnafı kötülemeye koşar, kimi de mahallenin tellalıdır, sen sormazsın, o söyler. Ben ne zaman kendim sorup kendim söyleyeceğim? Kendimi dinleyeceğim? Hatta belki kendim başka şey diyecek, ben başka şey diyeceğim?

Alın size 1 Nisan şakası! Açmıyorum dükkânı. İstediğiniz yerde konuşun, istediğinize sorun soruşturun nereye gittiğimi. Yokum ben; uçağa binip gezeceğim. Yarın başka bir şehirde uyanacağım, belki öbür gün, öbürsü gün de… Sormayın ne zaman gelirim. Yeni pabuçlarımı bu sokakta eskitmeyeceğim.