Thursday 21 June 2012

Pabucumun Düğümü

Bağcıklı pabuçlarım vardı, aslında bağcıktan pabuçlarım. Öyle annenin giydirebileceği cinsten değil, her yerinden bağcıklar çıkar, bulmaca gibi bir aralıktan geçse diğerinden geçmezdi parmaklarım. Giyebilmek için oturur saatlerce uğraşırdım, sonunda paspas saçağına benzerdi ve bir sonraki sefere asla aynı düğümleri atamaz, aynı şekilde bağlayamazdım. Benden başka kimsede de görmemiştim bu pabuçlardan. Dükkânda ilk gördüğümde sevmiş, “ille de bunlar olsun” demiştim babama. O da kıramayıp almıştı ama nerden bilsin her evden çıkışımızın bu ayakkabılar yüzünden sabırsız bekleyişlere dönüşeceğini. Kapının eşiğine oturur, enikonu denkleştirirdim birbirinden farklı uzunluklardaki saçakları. Bazılarına burgu, bazılara örgü, bazılarına acemisinden bir gemici düğümü…
Yıllar oldu, ben büyüdüm, ayaklarım büyümedi. Pabuçlar çıkıverdi mi bir kutunun içinden sürpriz yumurta gibi! Sanki yüzyıllarca bu anı beklemişler, bağcıklara “acele etmeyin, sarkmayın kutudan dışarı” demişler, kuytu köşelerinde bilgelikle yukarıdan sızacak bir ışığa gözlerini dikmişler. Tortop olmuş iplikleri çöz çözebilirsen. Çözdüm tabii. Ve apar topar giyip sokağa fırladım bile. 30 yaşındaki ayaklarımı 17 yaşımın pabuçları içinde görmek ne komik! O pabuçlar hangi kaldırımları eskitti, hangi eşikleri aşındırdı kim bilir (bir onlar bilir)… Ayaklarım yara bereden kurtulmazdı sokaktan eve girmediğim günlerin koşturmacasında; belki hala kabuğu duruyordur iki bağcığın düğüm noktasında…

Sokaktayım ama sanki burada değil, ilk gençliğimin seke seke yürüdüğüm ağaçlıklı yollarında. Kimseleri görmüyor gözüm, vızıltıları, kornaları işitmiyor kulağım. Sadece ben ve pabuçlarım… Yol alıyoruz, sonunda bizi bekleyen biri varmışçasına telaşla. Kalp çarpıntısı eşlikte, dudaklar ıslıkta, eller kollar uçarı, gözler kaçarı…  Kimse bölemez, durduramaz bu yolculuğu. (Tahinli kurabiye satan fırın durdurabilir bir tek.)
Sen misin bu kadar hızlı gitmek isteyen, al sana, çıkık bir kaldırım taşına takıldı işte ayağın! Bağcıklar pıt pıt atmaya başladı, düğümler çözülmeden elimde kaldı saçakları. Tek birer bağcıkla tutunuyorum artık pabuçlara. Bari sürüye sürüye eve dönebilsem de o gelmeden bir çay koyabilsem ocağa.

2 comments:

  1. Bizim kaldirimlar onunu mu kesti 17 yas ozgurlugunun? Ciplak ayakla doneyim desen eve, yine kaldirimlar birakmaz, yaralarsin kendini.
    Sen yine de sakla o pabuclari :)

    ReplyDelete
  2. :) kaldırımların suçu yok aslında; telaşlı başın cezasını ayaklar çeker...

    ReplyDelete