Friday 15 July 2011

Sanal Trip mi olur demeyin

Geçen sene, bir vize talebimden dolayı yolum Londra'ya düştüğünde SOAS'ta Sireli Yeğpayrs (Սիրելի Եղբայրս - Sevgili Kardeşim) adında da bir sergi olduğunun haberini Radikal'den almıştım. Güzel tesadüftü.

Ama serginin son günleriydi, ve vize randevusuna yetişmek için sabah erkenden oradaydım. Dolayısıyla koca salonda sergiyi dolanan bir tek bendim. Hem hoş hem nahoş bir durumu bu: çünkü bilhassa Türk, Kürt, Ermeni, Rum veya Anadolu ile bağı olan her kim varsa beraber dolaşmak, şaşırmak, gülmek, hüzünlenmek vardı. Öte yandan orada yalnız olmanın avantajını şöyle kullandım: bunu herkesle paylaşmayı çok önemsemiştim, ve fakat mekanda fotoğraf çekmek yasaktı. Yüz küsur pound olan katalogunu da alıp tarayamazdım. Ben de önce bu büyütülerek poster şekline sokulmuş karpostalları uzun uzun inceleyerek, ve tek tek açıklamaları okuyarak bir tur attım. Sonra da hem panoların hem de açıklamalarının fotolarını çekerek, sonra evde onları eşleyip elimle yazarak şu albümü hazırladım:


Daha doğrusu kopyaladım diyelim. Zira küratör Osman Köker, meşhur İstanbullu Levanten koleksiyoncu Orlando Carlo Calumeno'nun yüzyıllık kartpostal koleksiyonunu didik didik edip binbir emekle ve uğraşla ayıklamış, onu muhteşem sadelikte bir yapıya oturtup hoş bir anlatımla bize sunmuştu. Benim yaptığım, görmek isteyip de haberi olmadığını bildiğim bir çok arkadaşımın görebilmesi için bunun bir kısmını sunmaktı. Bazı arkadaşlarıma kendi memleketlerinin yüzyıl önceki halini "Souvenir de Erzeroum, Brousse, Constantinople, Kharpout, vs." diyerek betimleyen kartpostlardan da aldım.

Buraya kadarı facebook arkadaşlarımın bildiği bir şey zaten. Bana bu yazıyı yazdıran asıl neden şu oldu: Vizemi tedarik edip, eve döndüğümde Osman Köker ve işleri ile ilgili daha fazla bilgi sahip olabilmek için bir araştırma yaptım. Bu sergi dışında pek bir şey bulamadım, ama bir facebook hesabı olduğunu gördüm. Neyse efendim, ekledim. Lakin üzerinden bir sene geçmesine rağmen davet onaylanmadı gitti. Tabi olabilirdi de öyle şeyler ve ben de sonrasında davetimi unutabilirdim. Ama işin garip ve sıkıcı tarafı haftada bir kez "Osman Koker is now friends with ..." newsfeed'ini görüp durmak, ve bu isimlerin de Türkçe veya İngilizce harflerle Ermeni isimleri olmasıydı. Demek ki ya tanıdıkları ekliyor, yüksek ihtimalle de sergi aracılığıyla bir çok Ermeni facebook arkadaşı edinmiştir diye düşünüyordum. Derken benzer bir muhabbeti Mithat Sancar için Ebru'yla yaparken farkettim ki Mithat Sancar beyfendi beni Osman Köker gibi kenarda tutup durmuş, Ebru'yu ta evvelden onaylayıvermiş. Demek ki dedim, bu bir özel hayat değil zaaf meselesi, yani kadın olmak kafi. Muhabbetin üstüne bir baktım bir kaç gün sonra "Osman Koker is now friends with E Ç" yazısı çıkıverdi. Ben de tepkimi "eksik olsun" mealinde arkadaşlık yazısının altına gösterdim, yapılan ayrımcılığı kınadım ve friendship request'imi geri aldım, hehe :) Bugün gördüm ki kendisi bana davet göndermiş. Beklemiyordum ama, sanırım attığım sanal trip Osman Köker'in vicdanında bir karşılık bulmuş. E ben de kendisini geri çevirmedim, en önemlisi iki dakika bile bekletmedim. Ayıp olmasın deyi...

3 comments:

  1. Tahmin edeceğini düşünmüştüm oysa :)

    ReplyDelete
  2. uff, amma imla hatası falan etmişim. biraz toparladım :)

    ama dediğin çok havada kaldı bende. tahmin edeceğini (Osman'ın, benim?) düşünmüştüm (neyi?)

    ReplyDelete
  3. albüme bakınca içimden geçirmiştim ama yine diyeyim; seninki de müthiş emek doğrusu. tribine kurban :)

    ReplyDelete