Wednesday 6 July 2011

Cambridge Cambridge dedikleri - Final (16+)

Bitirişi altın vuruşla yapalım demişler. Keynote speakers adıyla anılan alanında meşhur olması beklenen iki kişinin vaazlarıyla olayı bitirdik.

İlki Harvard’dan Oxford’a transfer olmuş, göbeği kendinden yarım metre ötede giden bir dayıydı. Biz Amerikalılar diye konuşuyordu ama İngiliz aksanlıydı. Neyse ne, bize ne gerçi. Fakat o çöp bacakların o varil gibi gövdeyi nasıl tartabildiğini çözemedim. Ara ara göbeğine dup dup vurmayı, iki ritm attırmayı nası istedim... Sunumu fena değildi. Belirttiği gibi Amerikalıydı, ve sunumunun sonunda bir çok katılımcı dünyanın bu adam gibilerin yüzü suyu hürmetine döndüğüne ikna olmuştu.

Diğeri, 10 küsur senedir kendine low-cost airline diyerek insanları düdükleyen Ryan Air’in kurucularından biriydi. Böyle diyorum çünkü, bize business model’ini anlatacak bu adamın şirketinin zaten ne mal olduğunu muhattap olan herkes bilyor. O şirketin tarihsel sürecinden bahsetti ama ben halka yansıyan modelini anlatayım: Her daim “inanılmaz indirimler” yaratılır. Potansiyel müşteri £10’a Manchester’dan Dublin’e uçabileceğine hâlâ inanamamaktadır. İkna olup herr şeyi ayarlar sonra bir bakar ki, bilet satın alma işlemlerinde ilerledikçe bir £15 vergi eklenir, £10 servis ücreti eklenir (neyin servisi hala bilemiyorum, interneti bile biz netten alıyoruz), £15 bagaj ücreti gelir (zira 5 kiloluk el bagajı limitiyle bir yerde bir günden fazla kalınamaz). Çat, onken olur sana elli. Ayrıca istersen uçağa herkesten önce binmek için £7 (hepimiz aynı yolun yolcusu değil miyiz?), koltuk rezerve etmek için £5, yiyecek içecek için dilediğince para harcamakta serbestsin. Ama bunlar olmadan boğazına bir şey takılır da gebermek üzereysen bile para vermeden bir bardak su içemezsin. Belki bir hostes acır da verirse helal etmeyebilirler. Geçen sene, “ Ayakta yolcu taşımak” şeklinde müthiş (!) bir fikir getirdiler. Hemen taşıdığı haber değerinden dolayı elbette gazetelere yansıdı. Ben muhabir olsam şu başlığı atardım: "Ryan Air Adeta Ayakta Skiyor"...

Konuştukça anladım ki, şirketi neyse kurucusu da oydu. İki cümlesinden birinde espiri yapma çabasının iticiliği bir yana, konuşmanın sonuna doğru petrol ihtiyacı ve küresel ısınmaya dair sözleriyle benim tepemi attırdı. Ticari havacılıkta en büyük maliyetin yakıt olduğunu ve olabilicek her yerde petrol aranmasının elzem olduğundan bahsetti. Global Warming’in artık politize edilmeye başladığını söyledi. Abartmadan aynısını aktarıyorum: yarısı profesör diğer yarısı da doktora adayı bir dinleyici kitlesine, sanki çocuk kandırımış gibi “Aslında çevreyi koruyoruz diye sizden daha fazla vergi alırlar”, dedi. Al Gore’un belgeselindeki minicik buzul üstünde kala kalmış kutup ayısının Kuzey Kutbunda değil, Alaska’da çekildiğini, zaten orda da öyle bir sorun olmadığını söyledi. İşin en acı tarafı da Sustainability ve Green Logistics çalışan akademikler konunun popüleritesinden daolyı bu toplantıyı domine etmişlerdi ve konuşmadan sonra hepsi elleri patlayana kadar bu konuşmayı alkışladı. Orada anladım ki bu gerizekalılar sürüsü ama profesör olmuş kitle yaptıkları şeyin ne olduğunun farkında veya umurunda değillermiş. Mevzu populer olduğu için ve devletler/şirketler buraya fon ayırdıkları için çöreklenmişler o kadar. Yarın parayı dünya kaynaklarının ölümüne sömürülmesi için research istiyoruz deseler hepsi buraya üşüşürler eminim.

Çok samimi söylüyorum, acaba şimdi kalkıp ön sıralara gidiyormuş izlenimiyle yanına iyice yaklaşıp, medyamızın tabiriyle “meraklı bakışlar arasında” kafa göz dalsam nasıl olur diye düşündüm. Biraz da gözümde canlandırdım. Doktoram şu halde bitmeye yakınken; hızlıca, kendi kendine bitiverirdi herhalde. Ülkeden de atarlardı beni sanırım. Atmadan evvel biraz mapusta yatırıp tazminat da isterlerdi. Sonra param olmadığı anlaşılınca biraz daha yatardım galiba. Böyle bakınca erteledim. Bunlardan bir tane yok ki, daha etraflıca düşünmeli ve kolektif harekete devam etmeli dedim. Vazgeçtim.

2 comments:

  1. Bence iyi etmişsin...

    ReplyDelete
  2. gülerek okumaya baaşlamıştım ama üzülerek bitirdim. haklısın bu akademi dünyası (genellemek her ne kadar kötüyse de) gözünü para bürümüş şekilde her yere kaynamaya ve söz söylemeye çalışıyor. yaşayan biliyor işin öbür yüzünü.

    ReplyDelete